T24 Sağlık
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Psikoloji Kısmı’ndan Doç. Dr. Başak Şahin Acar, çocuklarda 3 ila 6 yaş ortasında televizyon, tablet ve telefon bağımlılığının başladığını belirterek, “Çocuklarda hudut olmadığı için neyi daha fazla yaparsa beyin o istikamete hakikat gelişerek devam ediyor. Biz 0-3 yaşa kadar mümkün olduğu kadar ekrana en az maruz bırakmayı öneriyoruz. Hatta mümkünse aslında devam eden trend içinde aslında hiç maruz bırakmamak daha iyi” dedi.
Başak Şahin Acar
“Yaşa mahsus müddetlerin ayarlanması önemli”
Çocuklar için hudutların çok değerli olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Acar, “Günde belirli bir saat mesela yarım saat ya da 45 dakika üzere yaşa has mühletlerin ayarlanması değerli. Fakat bu türlü bir hudut olmadığı ve sınırsız biçimde kullandığı vakit alışılmış ki de bilhassa genç bir beyinde bütün nöral irtibatlar yani beyin hücrelerimiz olan nöronların ortasındaki kontaklar aslında neyi daha fazla yaparsak o tarafa yanlışsız gelişerek devam ediyor. Böylelikle ne oluyor? Tablette gördüğü bütün imajlar realitesinin, gerçekliğinin önemli bir kısmını oluşturmaya başlıyor. Bilhassa uyarıcılar manasında daima olarak ekranda bir uyarıcı olduğu için renkler, ışıklar, sesler, tahminen bir oyun varsa, oyunun çeşitli takip edilecek adımları, bunların hepsi işin içine girdiği için çocukları olağan dünyaya nazaran çok daha içine çeken bir şey haline getiriyor. Daima o ekrana bakma isteği, bilhassa hudut konmadığı vakit ve burada saatleri geçirme isteğini çok görüyoruz. Beynin de ödül merkezini tetikleyen bir şey olduğu için sahiden bir acı da çekmeye başlıyor çocuklar” dedi.
“Ekranı aldığınızda agresifleşiyor”
Dışarıda ayıracağı vakti ekrana ayırdığı için çocukların anti toplumsal davranışlara yakınlaştığını söyleyen Doç. Dr. Acar, “Sosyalleşmeden uzak kaldığı ve büsbütün ekrana baktığı vakit, daha agresifleşebiliyor ekranı elinden aldığımız vakit. Çok büyük itirazlar gelebiliyor. Mesela bir gün tablet ya da telefon vermezseniz o gün çok rahat geçerken; 1 saatin üzerinde ekranı kullanmaya başladığı vakit, çocuğu ekrandan ayırmak istediğinizde itiraz etmeye, ağlamaya, ayak diremeye, karşı çıkmaya başlar. Anne babaların yumuşak disiplin diyeceğim, hatta şefkatle ağlatmak diyebilirim, hudut koyup koymadığına bağlı şeyler bunlar. Biz 0-3 yaşa kadar mümkün olduğu kadar az maruz bırakma, hatta mümkünse aslında devam eden trend içinde hiç maruz bırakmamayı öneriyoruz. Ondan sonra okul öncesi devirde de mesela yarımşar saat, 15’er dakika ve yaşına uygun içerik sunulabilir. Bu çok değerli bir şey. İlkokul içinde tahminen haftada birkaç gün, 1 ya da 2 gün ve muhakkak saatler ortasında mesela günde 1 saat üzere günü belirli olursa ve makul saatler ortasında öneriyoruz” diye konuştu.
Çevrim içi okur müelliflik çok önemli”
Sosyal medya kullanımının küçük yaşlara kadar düşmesi nedeniyle siber zorbalık mümkünlüğünü da vurgulayan Doç. Dr. Acar, “Belirli bir yaştan sonra biliyorsunuz toplumsal medya hesapları kullanmaya başlıyorlar. Birebir yaş kümeleri içindeki bir siber zorbalık mümkünlüğünün da ne kadar fazla ekran vakti kullanıyorsa o kadar büyük bir olasılıkla ortaya çıktığını görüyoruz. Bu manada çevrim içi okur müelliflik çok kıymetli. Okulların müfredatlarına alması gereken, tahminen Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın da müfredatına alması gereken bir şey. Çevrim içi ortamda nasıl davranılması gerektiği, yabancı tanımadığı şahıslara hangi bilgilerin verilip verilmemesi gerektiği, nasıl bir üslupla yazılıp yazılmaması gerektiği üzere şeyler öğretilebilir. Yaşıtlarla olan zorbalıkta da artık klasik zorbalık kadar siber zorbalığı da çok görüyoruz” dedi. (DHA)
|
Bol ödüllü ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’ sinemasının konusu ne?
|
